
İktisat; zevkle okuduğum, her okuduğumda daha çok incelemek, okumak istediğim bilim.Peki ben buraya isteyerek ve bilerek mi gelmiştim? Ne yazık ki hayır...
Elektronik haberleşme mühendisliği isteyen ama siyasetle, sosyolojiyle, ekonomiyle ilgilenen ve bunun iktisatın ta kendisi olduğunun farkına varamamış biriydim.Ne mutlu ki iktisatı seçtim ve burdayım. Peki gençliğin iktisata bakış açısı nedir?
Konuştuğum birçok liseli arkadaş, iktisatı işletmeden öte bir bilim olarak görmüyor.En derin bilgi sahibi olan "Borsacı değil mi?" diyor. Peki bunun sakıncası ne, yada sakıncalı mı?
Bence çok ama çok sakıncalı.Bu zihniyetle iktisatı seçen, iktisatı kavramamış gençler, sadece "parasal" olgularla ilgileniyor ve olayın sosyal boyutlarını gözden kaçırıyorlar.Yaptıkları da iktisat değil, kısıtlı bir muhasebe hesabı oluyor.
Yaptığım bir çalışma vesilesi ile, Türkiye'deki İ.İ.B.F.'lerin kadrolarını ve ders programlarını görme şansızlığım oldu. Öyle ki, programı aynı olan 2 üniversiteden birinin tek bir bölümündeki araştırma görevlisi sayısı, diğer üniversitenin İ.İ.B.F. kadrosunun sayısına eşit neredeyse. Bu koşullarda eğitim alan 2 İ.İ.B.F.'liye de -iktisatçı- deniliyor. Aslında sevgili hocam Yaşar Uysal'ın söylemesiyle birisi mezun, diğeri iktisatçı oluyor.
Sonuç olarak; İktisat'ı bilmeyen bir nesil, sadece parayı çoğaltmak sandığı bilim dalını, birikimi ve becerisi olmayan okullardan (ki suçlu onlar demek ağır olur) öğreniyor ve bu nesilden bir politika önerisi bekleniyor. Hayal kurmak güzel olsa gerek?!...